photo: Peter Himmelman
Türk toplumu olarak maalesef duygusal bir toplumuz. Anlatmak istediklerimizi eveleyip geveleyip, karşımızdaki muhatabımıza kıvrana kıvrana iki büklüm anlatıyoruz çoğu zaman. Dümdüz olmak, kelimeleri sözlükteki birinci anlamlarıyla kullanarak anlatmak bu kadar mı zor, bu kadar mı acı verici!
Dedim ya duygusal bir toplumuz diye… Aman karşımızdaki kırılmasın, aman incinmesin, aman yanlış anlamasın diye diye, lafı dolandırmanın 50 tonunu öğrenmişiz!
Nerden buraya geldim diye sorarsanız, son zamanlarda bir kaç kişiden üst üste gelen “Bu böyle mi söylenir! “Çok acımasızsın, çok gaddarsın, çok…vs’sin” gibi tepkiler alınca haliyle kendi kendimi analiz etme gereği duydum…
Halbu ki karşımdaki kişiye ne sesimi yükselttim, ne hakaret içerikli argo sözcük kullandım ne de buna benzer kırıcı bir davranışım asla olmadı! Kaldı ki hala benimle konuşabiliyorsa bunların hiç birini yapmamışım demek ki!!
Neden bana böyle dediklerini günlerce düşündüm ve şu sonuca vardım; Net ve düz bir iletişim kurmak, istediğin ya da istemediğin şeyleri açık ve net bir dille ifade etmek kimsenin hoşuna gitmiyormuş meğer!
İŞ HAYATINDA NET OLABİLMEK
Gerçekten de zor zanaat! Kendi sektörüm için konuşayım, mal sahipleri ve müşterilerle de net bir dille konuşuyorum her zaman. Süslü püslü sözlere, canım cicimlerle karşılanmaya alışmış müşteri bir an afallıyor tabii benim gibisiyle karşılaşınca ama en azından güvenebileceğini biliyor ve daha uzun vadeli iş yapabiliyorum tek bir müşteri bazında duruma bakıldığında.
Yalan yok, dün bir mal sahibiyle çatır çatır kavgamızı da yaptık hakaret etmeden, kırmadan dökmeden… Ben kendi prensiplerimden o da kendi beklentilerinden bahsetti, gayet açık ve net bir şekilde… Sonuç olarak ben bu insanla karşılıklı saygı çerçevesinde 3 yıldır hala iş yapabiliyorum!
Ama yalan yok kulaktan kulağa oynamak zorunda kaldığım, derdini net olarak anlayabilmek için bazen günlerce süren, bilgilerin teyit edilmesi, problemin çözümünün sağlamasının yapılması gibi maceraları da yaşamadığım olmuyor değil hani!
Net olan insanları hep sevmişimdir. Zamanınızı tüketmezler, verilerin doğru olup olmadığının sağlamasını yapmak zorunda bırakmazlar. İsteklerini, beklentilerini net bir dille ifade ederler ve aynı şekilde ben de sunabileceklerimi net olarak söylerim kendilerine…
AST-ÜST İLİŞKİLERİNDE NET OLABİLMEK
Bu daha da zordur! Emir komuta zinciri içerisinde iletşim kurmak, (bana göre tabii) şirketin dış dünyayla kurduğu iletişimden daha karmaşık bir yapıya sahiptir ve piyonların stratejik konumlandırılmasını gerektiren zorlu bir satranca benzer!
Türkiye gözlemlerin için konuşuyorum, patronlar egoları tavan yapmış arkadaşlardan oluşuyor genelde ya da patron olduktan sonra tavan yapıyor bilemedim (canım feda istisnalar da var tabii). Höt höt patronlarla, hiç bir çalışanları kendileriyle net konuşmaya cesaret edemediği için, astların iletmek istedikleri mesajları dinlerken ve onları izlerken şekilden şekile girmelerinden, lafı eveleyip gevelerken kibarlıktan kırılma noktasına kadar gelinceye kadar incelmelerinden narsistçe, egoistçe bir zek alırlar. Patrodurlar ya !
Neyse, bu patron arkadaşlar arada bir egolarını tatmin etmek için sahalarda boy gösterseler de, genelde arada emniyet subabı görevini gören “executive assistant”ları aradaki bilgi akışını gayet başarılı bir şekilde süspanse ederler! Kısacası iyi bir “executive assistant” demek, darbeleri yumuşatan iyi bir hava yastığı demektir.
Aradaki bilgi akışını, sert darbeleri emecek şekilde yumuşatır, kıvamına getirir ve CEO’suna sunar, yine ondan aldığı talimatları astların yudumlayacağı lokmacıklar halinde getirerek servis eder!
Tabii bu durum, bilginin yanlış iletilmesine ve sonuçların beklenenin de ötesinde faciaya dönüşmesine en güzel kaygan zemini hazırlar maalesef…
O yüzden net olun ve iletmek istediğiniz mesajı net ve açık bir şekilde ifade edin. Kırıp dökmeden, hakaret etmeden! Bırakın sonra kim gaddar, kim şom ağızlı, kim cani derse desin size… Bu da onların problemi!
Sevgilerimle,
Aysun CAN
KİŞİSEL GÖRÜŞÜM · MAKALELERİM · SEVGİLİ GÜNLÜK