Disney’in, Kül Kedis’i, Ranpunzel’i, Uyuyan Güzel’i… saolsun nasıl da inandırmıştı büyünce beni de yakışıklı bir prensin gelip bulacağına -ne de olsa ben de prenses olacaktım ya büyüyünce-, beni tüm kötülüklerden koruyacağına, rüyalar aleminde yaşatacağına, göllerde sandallarla gezip, lanternler uçuracağımıza falan…
Alooo! Aysun, uyan kızım! Hepsi bir rüyaydı, geçti! Sakin ol!
Üniversite’de ilk yılım ve ilk vizeler… Tabii liseden çıktıktan sonra üniversite ortamına adapte olmak biraz sorun oluyor. Üniversitede öğretim görevlilerinin peşinde ortaokul-lisedeyken “Öğretmenim! öğretmenim! ben bunu anlamadım!” diyerek koşulamayacağını ilk aldığım “Höt !!!” cevabıyla acı bir şekilde tecrübe etmiştim.
Bize ortaokul-lisede düşünmeyi öğretmedikleri için, her şeyi ezberleyip giriyorduk nasılsa sınava. Alacağın puan “ezber kapasitenle” doğru orantılıydı! Üniversitede işler öyle yürümüyor tabii, kitap açık sınav mı dersiniz, kitap dışı sorular mı dersiniz, hepsi mevcut!
Kitap açık sınavlar aslında en tehlikeli ve en korkutucu olanlarıydı benim için! “İstediğin kadar kitabı karıştır çocuğum! Nasılsa, saksıyı çalıştırmadığın sürece cevabı o kitapta bulamayacaksın …” demekti bunun anlamı.
Neyse, ben ilk vizelerin hezimetine uğradıktan sonra annemi arayıp “Ben yapamıyooomm! Anlamıyoomm! Hocalar anlatmıyoooo! Ühüüü ühüüü…!” diye telefonda anneme sızlanırken, arkadan babamın boru gibi sesi işitildi! “Söyle ona, okumayacaksa bıraksın gelsin, bize de boşuna bunca masraf yaptırmasın!”
Ehemm şeyy! Acı geldi tabii babamın o sözleri! Ben ondan teselli beklerken, adam bana resti çekmişti resmen! Yaa koca bulur evlenip evde otursun! Benim çatım altında yaşamak istiyorsan da girer bir fabrikaya çalışırsın demişti adam bana!!! Elimiz mahkum, eşşek gibi çalışıp bitirdik okulu tabii…
Şimdi anlıyorum da, aslında o zamanlar bana böyle davranmasının tek nedeni güçlü bir kadın olmamı istemesiydi… Bir abim ya da erkek kardeşim yoktu beni ileride koruyup kollayacak. Tek başıma kaldığımda, kimseye boyun eğmeyen güçlü bir kadın olmalıydım ben! Yeri geldiğinde resti çekebilen, arkasına bile bakmadan çekip gidebilecek kadar güçlü bir kadın hem de!
Bizim aile yapımızda kadın da erkekte çalışır ve ekmeğini kazanır. Kadın erkek ayrımı yoktur… Annem yemek yaparken babam ev süpürebilirdi, ya da tam tersi… Böyle gördüm, böyle büyütüldüm.
Annemin gücü ve otoritesi de babamla aynı şartlar altında çalışmış olmasından kaynaklıydı. İkisi de eşitti ve ikisi de her işi yapabilecek kadar yetkindi, hem evin içinde hem de iş hayatında, hep birbirlerine destek oldular…
Ben artık onların istedikleri kıvama geldim sanırım! Öyle ki artık şirkette kurarım, yemekte yaparım, temizlikte, ütü de…tabii canım isterse o da! Hem artık dilim de papuç gibi altta kalmayıp hakkımı çatır çatır arayabilecek kadar da kuvvetli maşallah!!! Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım !!!
*** Anne ve babalar, kız çocuklarınızı okutun ve güçlü birer birey olmalarını sağlayın. Hayatın Disney filmlerindeki gibi olmadığını er ya da geç nasılsa acı bir şekilde öğrenecekler…
Reshma Saujani‘nin “Teach girls bravery, not perfection” – TED konuşmasını izleyin lütfen. (Türkçe alt yazı seçeneği de mevcut.) www.girlswhocode.com adlı sayfanında kurucusu bu avukat ablamız, saygıyla selamlıyorum kendisini burdan!
Unutmadan, tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum, İslam dini sadece erkeğe oku dememiştir, tüm insanlığa oku demiştir!!! Kız çocuklarını bu devirde hala okutmak istemeyen gürüha duyrulur!
Kadına bahşedilmiş bazı üstün yetenekler vardır annelik gibi, doğurganlık gibi, bu konuya da ayrıca değineceğim bir ara… Bu günlük bu kadar olsun.
Saygılarımla,
Aysun CAN
İŞ HAYATINDA KADIN · KİŞİSEL GÖRÜŞÜM · MAKALELERİM · SEVGİLİ GÜNLÜK